“ Besinler ilacınız, ilacınız besininiz olsun” — Hipokrat
Fiziksel sağlığımızda olduğu gibi, bedenimiz ve bedenimize ne aldığımız, ruhsal sağlığımızın büyük bir kısmından sorumludur. Nasıl hissettiğimiz ve ne düşündüğümüz kısmen bedenimizin sisteminin ne kadar iyi çalıştığına bağlıdır.
Duygusal, davranışsal veya psikolojik sorunlar ortaya çıktığında bedenimiz veya zihnimiz bize sorunlarımızı keşfetmemiz için uyarı işaretleri verir. Terapi bize düşüncelerimizi, duygularımızı ve davranışlarımızı keşfetmek için araçlar sunarken, psikolojik sağlığımızın yediklerimizden olumsuz etkileniyor olması da mümkün müdür?
SAĞLIKLI YİYECEK NEDİR?
Herkes için neyin sağlıklı olduğu konusunda tavsiye vermek zordur çünkü her beden farklı besinlere ihtiyaç duyar. Ancak çoğu araştırma sebze, meyve, balık ve kuruyemiş içeren ve taze pişirilmiş yemekleri kapsayan gıdaları sağlıklı olarak tanımlar. Buna karşılık tatlandırıcı kullanılan tatlılar, kızarmış yiyecekler, işlenmiş etler ve yüksek yağlı işlenmiş gıdaların ruh sağlığımızı olumsuz etkilediği bulunmuştur. Örneğin Jacka ve meslektaşlarının yaptığı bir çalışma beyaz ekmek, şeker ve işlenmiş etler içeren bir diyetin kadınlarda depresyon ve anksiyete ile ilişkili olduğunu bulmuştur.
2009 yılında Barselona’da bir grup araştırmacı Akdeniz diyetinin antioksidan özellikleri ve omega 3 gibi yağ asitleri sayesinde daha iyi bilişsel, zihinsel ve fiziksel sağlık ile daha iyi yaşam kalitesine yol açtığını bulmuştur. 2013 yılında Bonaccio ve meslektaşlarının yaptığı başka bir çalışma Akdeniz diyetine bağlılığın fiziksel sağlıktan ziyade ruh sağlığı ile daha fazla ilişkili olduğunu ortaya koymuştur.
BESLENMENİN RUH SAĞLIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Beslenmenin ruh sağlığı üzerindeki etkileri erken bebeklik döneminde görülür ve hatta rahimdeki gelişimi bile etkiler. 2008 yılında Brown ve Susser, İkinci Dünya Savaşı’ndaki Hollanda Açlık Kışı sırasında doğan çocuklara bakan bir kıtlık çalışması gerçekleştirdi. Bu çalışmada rahimdeki beslenme eksikliği ile şizofreni arasında bir ilişki buldular.
Depresyon ve anksiyete kısmen bedenimizdeki kimyasal dengesizliklerden de kaynaklanır. Örneğin depresyon; beyinde, bağırsakta ve kas dokularında bulunan serotonindeki dengesizlikler, birçok depresif semptomumuzla ilişkilidir. Serotonin aktivitesinin düşüklüğü negatif ruh hali, düşük cinsel istek, kalitesiz uyku, iştah kaybı ve günlük aktivitelerden zevk alamama gibi birçok depresyon semptomu ile bağlantılıdır. Güncel çalışmalarla şimdi biliyoruz ki, bağırsaklarımız önemli miktarda serotonin taşır bu da bağırsak sağlığımızın ve yediklerimizin depresyon semptomlarını nasıl artırıp azaltabileceğini açıklamaya yardımcı olur.
Bir başka çalışmada Akbaraly ve meslektaşları işlenmiş gıda diyeti uygulayan bireylerin beş yıl sonra depresyon yaşadıklarını buldular oysa bütün gıdalardan oluşan dengeli bir diyetin depresyon için koruyucu bir faktör olduğu gözlemlendi. Son olarak, iyi beslenmenin sadece ruh sağlığına katkıda bulunmakla kalmayıp aynı zamanda hafızamızı ve öğrenmemizi de olumlu etkileyebileceği ortaya çıktı. Ruh sağlığı sorunları için çözümler ararken, psikoterapiyi güçlendirmek için dengeli bir diyet uygulamak faydalı olabilir.
https://www.active.com/nutrition/articles/6-ways-to-develop-healthy-eating-habits
https://www.everydayhealth.com/anxiety-pictures/anxiety-foods-that-help-foods-that-hurt-0118.aspx